Cansu Dilger
Köşe Yazarı
Cansu Dilger
 

Söke’nin Saraylı Öğretmeni : Ayşe Kerim

Söke’nin gerek Osmanlı, gerekse Cumhuriyet kuruluş yıllarına Söke’de öğretmenlik yapanların bilgilerine ulaşmak, arşiv kayıpları sebebiyle çok zor. (Söke okulları hakkında bazı bilgiler Söke Bir Güzel Anadolu I s:297-305 te okunabilir)   Makalemizde Sökeli Öztunaoğlu ailesinin büyükanneleri Ayşe Kerim Hanım’dan söz edeceğiz. Ayşe Kerim Hanım, 1903 Drama doğumludur.  Helvacılık konusunda iş yapan bir ailenin en küçük kızı olup, babası Helvacı Hüseyin'dir. Yedi yaşında,  savaş çıkınca, bir Osmanlı Subayı olan   dayısı tarafından  İstanbul’a getirilir.  Dayısının ismi Halil’dir.  Osmanlı Sarayı’nda görevlidir. Sarayda görevli subayların çocuklarına sarayda eğitim verilmektedir. Dayısı,  Ayşe Kerim’e sarayda eğitim aldırmıştır. O yıllarda kız çocuklarının eğitim alması çok zordur. Bir kızın Avrupa tarzı eğitim alması ancak çok zenginlerin ya özel ders imkanları ile ya da sarayda olmaktadır. Ayşe Kerim’in dayısı, bir savaşta esir düşüyor. Babası da vefat ediyor. Bunun üzerine Ayşe Kerim yirmi yaşına kadar sarayda kalıyor,   eğitim alıyor.  Son yıllarında Coğrafya dersi vererek öğretmenlik yapıyor. Saraydan dışarı çıkamıyor.  Torunları ile yaptığımız görüşmelerde, torunları  Yıldız Sarayı’nda eğitim aldığını, sınıfın sarayın alt kat odalarından birinde olduğunu, dalgaların sınıf  camına vurduğu bilgisini aktarmışlardır. Araştırmamızda, Osmanlı saraylarında şehzade ve sultan eğitimlerini incelediğimizde, Yıldız Sarayı bahçesinde yer alan köşklerden birine ait alt odalarda,  her okulda bulunması gereken masa, sıra, kara tahta ve tebeşir gibi araç-gereçlerle donatılarak burada 1915’ten itibaren eğitim yapılmaya başlandığı anlaşılmaktadır. Burada şehzade ve bazı sultanzadelerin eğitimleri için bir okul ortamı yaratılmıştır. (Kırpık, C. Şehzade Eğitimini Çağdaşlaştırma Düşünceleri, Belleten, Türk Tarih Kurumu), Ayşe Hanım’ın sarayda tanışıp evlendiği Salih Çavuş, önce Balkanlar’da sonra Çanakkale’de görev yapmış, daha sonra Selanik – Yıldız Sarayı arasında posta görevi verilmiş bir askerdir. Sarayda Ayşe Kerim’i görmüş beğenmiştir. Ayşe Hanım’ın çalıştığı okulun müdiresi ile görüşmüş, müdireye niyetini açıklamıştır.  Belki de müdire, sarayın ilk diplomalı kadın öğretmeni olan, Darülmuallimât mezunu Safiye (Ünüvar) Hanım’dır. Ayşe Kerim saraydan dışarı çıkıp, ailesini aramak istediğini belirtmiştir. Ayşe Hanım bir yandan da saraydan ayrılmak zorundadır, bu şekilde evlenmişler, Drama’ya yerleşmişler. Ayşe Kerim çok iyi Fransızca konuşur, şiir yazar, piyano çalar, o günün şartlarına göre çok iyi bir eğitim almıştır. Ayşe Kerim Hanı ve eşi, 1924 yılında yaşadıkları topraklardan ayrılmak zorunda kalıyorlar. Gemiyle İzmir’e geliyorlar.  Geldiklerinde hamile olan Ayşe Kerim Hanım, ilk çocuğu Hüseyin’i Türkiye’de doğuyor.  İzmir’de kalmak istemediklerinden, Söke’ye geliyorlar ve Kemalpaşa Mahallesi’ne yerleşiyorlar. Bugünün Kemalpaşa Ortaokulu, o günün İsmetpaşa Okulu’nda Türkçe dersleri veriyor. Torunları Atatürk ve İsmet İnönü’nün okula geldiklerini, Atatürk’ün kasketi, krem gömleği ve kravatı olduğunu, İsmet İnönü’nün fötr şapkası olduğunu, kendilerinie koruk şerbeti ikram ettiklerini anlatıyor. Bu bilgiye göre Atatürk ve İsmet İnönü Kemalpaşa Okulu’nu ziyaret etmiş olmalıdır. (Ege manevraları sırasında Mac Andrews & Forbes Fabrikası’nın ziyaretlerinden  sonra Askeri Mahvel’e giderken gerçekleşmiş olabilir.) Ayşe Kerim Hanım, bu okulda üç sene öğretmenlik yapar, 11 sarı lira maaş alır.  Kendisine başını açması şartı ile müdürlük teklif edilir. Maaşı 23 sarı lira olacaktır.  Kabul etmez. Ayşe Kerim Hanım, 1970 yılında Söke’de vefat eder. İstanbul Babiali, 54 numarada çektirdiği fotoğraf tek başına bir tarihtir. Fotoğrafı çeken de tarihte önemli bir Türk fotoğrafçısı olan, Behaaddin Ramizade çekmiştir.  (Behaaddin Ramizade  ya da Bahaettin Rahmi Bediz / Rahmi Bediz ismi ile bilinir.) Rahmi Bediz 1915-1935 arasında İstanbul’da bulunmuştur.  Fotoğraf muhtemelen 1920 li yıllarda çekilmiştir. O zamanlarda bir kadının fotoğraf çektirmesi çok nadir görülen bir hadise olup, fotoğraf tek başına bile tarihin bir sayfasını aralamaktadır.
Ekleme Tarihi: 27 Şubat 2023 - Pazartesi

Söke’nin Saraylı Öğretmeni : Ayşe Kerim

Söke’nin gerek Osmanlı, gerekse Cumhuriyet kuruluş yıllarına Söke’de öğretmenlik yapanların bilgilerine ulaşmak, arşiv kayıpları sebebiyle çok zor. (Söke okulları hakkında bazı bilgiler Söke Bir Güzel Anadolu I s:297-305 te okunabilir)

 

Makalemizde Sökeli Öztunaoğlu ailesinin büyükanneleri Ayşe Kerim Hanım’dan söz edeceğiz. Ayşe Kerim Hanım, 1903 Drama doğumludur.  Helvacılık konusunda iş yapan bir ailenin en küçük kızı olup, babası Helvacı Hüseyin'dir. Yedi yaşında,  savaş çıkınca, bir Osmanlı Subayı olan   dayısı tarafından  İstanbul’a getirilir.  Dayısının ismi Halil’dir.  Osmanlı Sarayı’nda görevlidir. Sarayda görevli subayların çocuklarına sarayda eğitim verilmektedir. Dayısı,  Ayşe Kerim’e sarayda eğitim aldırmıştır. O yıllarda kız çocuklarının eğitim alması çok zordur. Bir kızın Avrupa tarzı eğitim alması ancak çok zenginlerin ya özel ders imkanları ile ya da sarayda olmaktadır. Ayşe Kerim’in dayısı, bir savaşta esir düşüyor. Babası da vefat ediyor. Bunun üzerine Ayşe Kerim yirmi yaşına kadar sarayda kalıyor,   eğitim alıyor.  Son yıllarında Coğrafya dersi vererek öğretmenlik yapıyor. Saraydan dışarı çıkamıyor.  Torunları ile yaptığımız görüşmelerde, torunları  Yıldız Sarayı’nda eğitim aldığını, sınıfın sarayın alt kat odalarından birinde olduğunu, dalgaların sınıf  camına vurduğu bilgisini aktarmışlardır. Araştırmamızda, Osmanlı saraylarında şehzade ve sultan eğitimlerini incelediğimizde, Yıldız Sarayı bahçesinde yer alan köşklerden birine ait alt odalarda,  her okulda bulunması gereken masa, sıra, kara tahta ve tebeşir gibi araç-gereçlerle donatılarak burada 1915’ten itibaren eğitim yapılmaya başlandığı anlaşılmaktadır. Burada şehzade ve bazı sultanzadelerin eğitimleri için bir okul ortamı yaratılmıştır. (Kırpık, C. Şehzade Eğitimini Çağdaşlaştırma Düşünceleri, Belleten, Türk Tarih Kurumu),

Ayşe Hanım’ın sarayda tanışıp evlendiği Salih Çavuş, önce Balkanlar’da sonra Çanakkale’de görev yapmış, daha sonra Selanik – Yıldız Sarayı arasında posta görevi verilmiş bir askerdir. Sarayda Ayşe Kerim’i görmüş beğenmiştir. Ayşe Hanım’ın çalıştığı okulun müdiresi ile görüşmüş, müdireye niyetini açıklamıştır.  Belki de müdire, sarayın ilk diplomalı kadın öğretmeni olan, Darülmuallimât mezunu Safiye (Ünüvar) Hanım’dır. Ayşe Kerim saraydan dışarı çıkıp, ailesini aramak istediğini belirtmiştir. Ayşe Hanım bir yandan da saraydan ayrılmak zorundadır, bu şekilde evlenmişler, Drama’ya yerleşmişler. Ayşe Kerim çok iyi Fransızca konuşur, şiir yazar, piyano çalar, o günün şartlarına göre çok iyi bir eğitim almıştır. Ayşe Kerim Hanı ve eşi, 1924 yılında yaşadıkları topraklardan ayrılmak zorunda kalıyorlar. Gemiyle İzmir’e geliyorlar.  Geldiklerinde hamile olan Ayşe Kerim Hanım, ilk çocuğu Hüseyin’i Türkiye’de doğuyor.  İzmir’de kalmak istemediklerinden, Söke’ye geliyorlar ve Kemalpaşa Mahallesi’ne yerleşiyorlar. Bugünün Kemalpaşa Ortaokulu, o günün İsmetpaşa Okulu’nda Türkçe dersleri veriyor.

Torunları Atatürk ve İsmet İnönü’nün okula geldiklerini, Atatürk’ün kasketi, krem gömleği ve kravatı olduğunu, İsmet İnönü’nün fötr şapkası olduğunu, kendilerinie koruk şerbeti ikram ettiklerini anlatıyor. Bu bilgiye göre Atatürk ve İsmet İnönü Kemalpaşa Okulu’nu ziyaret etmiş olmalıdır. (Ege manevraları sırasında Mac Andrews & Forbes Fabrikası’nın ziyaretlerinden  sonra Askeri Mahvel’e giderken gerçekleşmiş olabilir.)

Ayşe Kerim Hanım, bu okulda üç sene öğretmenlik yapar, 11 sarı lira maaş alır.  Kendisine başını açması şartı ile müdürlük teklif edilir. Maaşı 23 sarı lira olacaktır.  Kabul etmez.

Ayşe Kerim Hanım, 1970 yılında Söke’de vefat eder.

İstanbul Babiali, 54 numarada çektirdiği fotoğraf tek başına bir tarihtir. Fotoğrafı çeken de tarihte önemli bir Türk fotoğrafçısı olan, Behaaddin Ramizade çekmiştir.  (Behaaddin Ramizade  ya da Bahaettin Rahmi Bediz / Rahmi Bediz ismi ile bilinir.) Rahmi Bediz 1915-1935 arasında İstanbul’da bulunmuştur.  Fotoğraf muhtemelen 1920 li yıllarda çekilmiştir. O zamanlarda bir kadının fotoğraf çektirmesi çok nadir görülen bir hadise olup, fotoğraf tek başına bile tarihin bir sayfasını aralamaktadır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve aydinbolgehaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.