İfade özgürlüğü. Bu ülkede
var gibi görünür. Ama
yaptıkları haber yüzünden
gazeteciler hapse atılır.
‘Akil’ olarak adlandırılan
yandaşlar, bir dönem peynir
ekmek gibi dağıtılan
devlet sanatçılığı ünvanı
alanların dışındakiler laf
ederlerse; karşı gelmiş
olurlar, yerden yere vurulmaya
kalkılırlar.
Oysa ki sanatçılar özellikle
düzene muhalif olmalı,
toplumsal tüm faydalarda
söz söyleyebilir olmalı.
Sanatlarıyla birçok konuyu
aktarabilmeli, yaptıkları
hicivle birçok eleştiriyi
kırmadan dökmeden dile
getirebilmeli.
Hoşgörüsünü kaybetmiş
ve mutlu olmayan bir
toplum olduk çıktık.
Nasrettin Hoca’nın
düzeni eleştirdiği, Dadaloğlu’nun
şiir ve ezgileriyle
rehber olduğu bir geleneğin
çocuklarıyız.
Çok uzak değil 70’lerden
sonra yapılan Kemal Sunal
filmlerinde dahi gülerken;
ülke düzeninde yaşanan
yanlışların dile getirildiğini
görürsünüz.
80’lerde Devekuşu
Kabare Zeki Alasya ve
Metin Akpınar’ın yaptığı
tüm tiyatrolarda iktidarıyla,
muhalefetiyle siyasetin
nasıl da özgün eleştirildiğini
gördük.
Karikatür ve mizah dergilerinin
nasıl ti’ye aldığını,
çok önemli olan konuları
aktarırken nasıl güldürüken,
düşündürdüğü hala
hafızalarımızda.
Ama kalmadı. Hemde
hiçbiri.
Çünkü ifade özgürlüğü
var denilen ülkede siyasilerden
başlayan hoşgörüsüzlük,
tabana kadar
yayıldı. Sosyal medyada
var olan klavyeciler veya
diğer adıyla troller; insanları
pes ettirdi. Özellikle de
sanatçıları.
Ses çıkaranlara da hemen
mahalle baskısı oluşturuldu
ve oluşturulmaya
da devam ediliyor.
Yıllar önce sürgün
edilmiş Nazım Hikmet’e,
memleketinden hasret bırakılmış
Yılmaz Güney’e, bir
dönem Cem Karaca’ya...
Başlaması için televizyon
başına geçtiğimiz ‘Olacak
O Kadar’ın yaratıcısı Levent
Kırca’ya hayattayken
yapılanlar.
Beş yıl önce yazdığı bir
şarkı sözü üzerinden Sezen
Aksu’ya, söylediği bir şarkı
yüzünden bugün Tarkan’a.
Yani senaryo hiç değişmiyor.
İleri demokrasi ve
bu ülkede ifade özgürlüğü
nutku atanlar yaptıkları
baskılardan vazgeçmiyor.
Yani düzen hiç değişmiyor.
Bir gün değişir umuduyla
yaşamaya devam etmek
de bize düşüyor.
“Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur
yazılarda, iklim değişir,
Akdeniz olur.”
Neden olmasın...
******
Esnaf Odalarında seçimler
devam ediyor. Çoğu
tamamlandı ve değişim
rüzgarı esti. Şehre bir
heyecan da geldi. Seçilen
oda başkanları vaatlerde
bulundu. En azından her
biri, şimdiye kadar eksikliği
görünen tüm konulara
çözüm getireceklerini ifade
etti.
Güzel fikirler de ortaya
atılmıyor değil. Terziler ve
Tuhafiyeciler Odası Başkan
Adayı Metin Özcan’ın “Esnaf
Panayırı” projesi gibi.
Gerçekten dinlediğimde
dikkatimi çeken ve gerçekleşmesini
dilediğim bir
proje. İnternet alışverişi ve
AVM’lerle rekabette zorlanan
esnafların, indirimler
yapacağı ve çeşitli etkinliklerle
renkli bir hale geitirlecek
panayır; hem esnafa,
hem de ilçe merkezinde
vatandaşlara keyifli anlar
yaşatacaktır.
Bu türlü düşüncelerin
tüm sivil toplum kuruluşları
ve odalar tarafından
ortaya atılması ve geliştirilmesi
gerekiyor.
Lokantacılar Odası birçok
ünlü gurmenin Söke’ye
davet edildiği, ilçemizin yemek
kültürünü tanıtan bir
festival yapabilir mesela.
Oda seçimleriyle birlikte
yeni bir anlayışın geldiği,
en azından hiç birşeyin
eskisi gibi olmayacağı
görünüyor gibi. İnşallah da
öyle olur, Söke’nin hareketli
STK’lara ihtiyacı var.
Saygılarımla...
İfade Özgürlüğü / STK'lardan Beklentiler
İfade özgürlüğü. Bu ülkede
var gibi görünür. Ama
yaptıkları haber yüzünden
gazeteciler hapse atılır.
‘Akil’ olarak adlandırılan
yandaşlar, bir dönem peynir
ekmek gibi dağıtılan
devlet sanatçılığı ünvanı
alanların dışındakiler laf
ederlerse; karşı gelmiş
olurlar, yerden yere vurulmaya
kalkılırlar.
Oysa ki sanatçılar özellikle
düzene muhalif olmalı,
toplumsal tüm faydalarda
söz söyleyebilir olmalı.
Sanatlarıyla birçok konuyu
aktarabilmeli, yaptıkları
hicivle birçok eleştiriyi
kırmadan dökmeden dile
getirebilmeli.
Hoşgörüsünü kaybetmiş
ve mutlu olmayan bir
toplum olduk çıktık.
Nasrettin Hoca’nın
düzeni eleştirdiği, Dadaloğlu’nun
şiir ve ezgileriyle
rehber olduğu bir geleneğin
çocuklarıyız.
Çok uzak değil 70’lerden
sonra yapılan Kemal Sunal
filmlerinde dahi gülerken;
ülke düzeninde yaşanan
yanlışların dile getirildiğini
görürsünüz.
80’lerde Devekuşu
Kabare Zeki Alasya ve
Metin Akpınar’ın yaptığı
tüm tiyatrolarda iktidarıyla,
muhalefetiyle siyasetin
nasıl da özgün eleştirildiğini
gördük.
Karikatür ve mizah dergilerinin
nasıl ti’ye aldığını,
çok önemli olan konuları
aktarırken nasıl güldürüken,
düşündürdüğü hala
hafızalarımızda.
Ama kalmadı. Hemde
hiçbiri.
Çünkü ifade özgürlüğü
var denilen ülkede siyasilerden
başlayan hoşgörüsüzlük,
tabana kadar
yayıldı. Sosyal medyada
var olan klavyeciler veya
diğer adıyla troller; insanları
pes ettirdi. Özellikle de
sanatçıları.
Ses çıkaranlara da hemen
mahalle baskısı oluşturuldu
ve oluşturulmaya
da devam ediliyor.
Yıllar önce sürgün
edilmiş Nazım Hikmet’e,
memleketinden hasret bırakılmış
Yılmaz Güney’e, bir
dönem Cem Karaca’ya...
Başlaması için televizyon
başına geçtiğimiz ‘Olacak
O Kadar’ın yaratıcısı Levent
Kırca’ya hayattayken
yapılanlar.
Beş yıl önce yazdığı bir
şarkı sözü üzerinden Sezen
Aksu’ya, söylediği bir şarkı
yüzünden bugün Tarkan’a.
Yani senaryo hiç değişmiyor.
İleri demokrasi ve
bu ülkede ifade özgürlüğü
nutku atanlar yaptıkları
baskılardan vazgeçmiyor.
Yani düzen hiç değişmiyor.
Bir gün değişir umuduyla
yaşamaya devam etmek
de bize düşüyor.
“Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur
yazılarda, iklim değişir,
Akdeniz olur.”
Neden olmasın...
******
Esnaf Odalarında seçimler
devam ediyor. Çoğu
tamamlandı ve değişim
rüzgarı esti. Şehre bir
heyecan da geldi. Seçilen
oda başkanları vaatlerde
bulundu. En azından her
biri, şimdiye kadar eksikliği
görünen tüm konulara
çözüm getireceklerini ifade
etti.
Güzel fikirler de ortaya
atılmıyor değil. Terziler ve
Tuhafiyeciler Odası Başkan
Adayı Metin Özcan’ın “Esnaf
Panayırı” projesi gibi.
Gerçekten dinlediğimde
dikkatimi çeken ve gerçekleşmesini
dilediğim bir
proje. İnternet alışverişi ve
AVM’lerle rekabette zorlanan
esnafların, indirimler
yapacağı ve çeşitli etkinliklerle
renkli bir hale geitirlecek
panayır; hem esnafa,
hem de ilçe merkezinde
vatandaşlara keyifli anlar
yaşatacaktır.
Bu türlü düşüncelerin
tüm sivil toplum kuruluşları
ve odalar tarafından
ortaya atılması ve geliştirilmesi
gerekiyor.
Lokantacılar Odası birçok
ünlü gurmenin Söke’ye
davet edildiği, ilçemizin yemek
kültürünü tanıtan bir
festival yapabilir mesela.
Oda seçimleriyle birlikte
yeni bir anlayışın geldiği,
en azından hiç birşeyin
eskisi gibi olmayacağı
görünüyor gibi. İnşallah da
öyle olur, Söke’nin hareketli
STK’lara ihtiyacı var.
Saygılarımla...
Ekleme
Tarihi: 11 Ocak 2016 - Pazartesi
İfade Özgürlüğü / STK'lardan Beklentiler
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.