“Ne vicdan, ne vicdan...”
Geçen dönem bir hastalık başladı.
Büyükşehir yasası ile birlikte genel hükümetin iktidar şımarıklığı birleşince bu hastalık iyice büyüdü.
Büyükşehir yasası herşeyi değiştirdi. Genelde kutuplamayı daha çözememişken, yerelde kutuplaşmalar işleri daha karmaşık hale getirdi.
Herşey dejenere oldu. İnsanı, insan yapan değerler bile çöpe atılır oldu.
Siyaset kavramı, yerelde genel iktidar olduğunu anlayamayanlar ile yerelde sadece yerel iktidar olduklarını anlayamayanların eline kaldı.
Bu işin gerçeğini anlayanlar ise ortada savrulur durumda.
Ortada savrulan grupların bir iyi niyetlileri var, kendilerine kurnaz olanları, bir de her iki tarafı oynayanları.
Bu oynayanları zaten çoğu zaman kameralar kayıt altına alıyor. Tarih onları altın harflerle (!) yazıyor.
Hani son dönemde ‘vicdan’ edebiyatı ile tribünlere oynayan biri var ya, o da savrulanlardan. Bu gidişle siyasi mezarlıkta yerini alacaklardan biri.
Bunu anlamış olacak ki, ucuz kahramanlığın yanında geçmişte ihanet edip, sırtını döndüğü siyasi yapıya yeniden yaranmanın peşinde anlaşılan.
Neymiş “Ne hizmet yapmışlarmış, üç buçuk yıldır. Meclis üyeleri elini vicdanına koysunmuş...”
Vicdana gelene bak.
Seçimlerde oy getireceğim deyip, partisinden istifa edip seçimi kazanma şansı yüksek partiye transfer olurken vicdanı neredeydi acaba?
Meclis üyesi adaylığı için 5. sıra şartını koyarken, vicdanı var mıydı?
Lima yönetim kurulu başkanlığını şart koşarken vicdanı neredeydi diye sormak da lazım.
Lima yönetim kurulunda kendi maaşına zam yaptırıp, altında çalışanlara ‘Başkanım’ diyeceksiniz derken vicdanı gezmeye mi çıkmıştı?
İşçilerin hakları olan mesai alacaklarını, almadıkları maaş rakamları gibi gösteren el yazması listeyi basına servis ederken vicdanı neredeydi acaba?
Tüm bunları yaparken, vicdanı Kemalpaşa Mahallesi’nin dağlarında mı geziyordu?
Bu örnekleri çoğaltıp, vicdani muhasebe yapmasını sağlayacak daha çok madde daha sunabilirim.
Ama şimdilik bu kadar yeterli sanırım.
İnsan başkalarına “Elinizi vicdanınıza koyun” çağrısı yaparken, önce aynaya bakmalı.
Sana bir söz yakışır; “Menfaat konuşunca vicdan susarmış”
Bakınız bu tür kahramanlık numaralarını malzeme olarak kullananlara da bir çift sözüm olsun.
Kullanılan her sözcük semada asılı kaldığı gibi, yaşananlar ve yapılanlar da hafızalarda yerini alıyor.
İnsanoğlu çabuk unutan bir varlık gibi görünse de, benim gibileri çabuk unutmuyor. Mesleki alışkanlık galiba.
Zaten işimiz de bu değil mi?
Tarihe not düşmek.
Yani demem o ki, herkes uyumuyor...
********
“Borsa’da durmak yok...”
Borsa seçimlerine yönelik de iki kelime etmek yakışır.
Bana göre, Söke’deki en köklü ve düzeyli kurumlardan biri.
Belirli bir duruşu ve işleyişi var, prensipleri hiç bozulmuyor.
Söke’nin en büyük yatırımlarından birine, Lisanlı Depoculuk projesine imza atmak üzereler.
Analiz laboratuvarı yenilendi.
Son dönemde TOBB’nde üst düzey bir temsiliyeti var, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun bakışından da belli.
Nejat Sağel ve Ali Özdericioğlu ile geçen dönemden bu yana görevde olan meclis üyeleri Söke Ticaret Borsası’na yakışıyor. Yeni dönem için kutluyor ve başarılar diliyorum.
Saygılarımla...
LEVENT TUNCER